KENDİMİZİ TANIYOR MUYUZ?
Bizler fiziksel varlıklarız. Ana rahmine düştüğümüz andan ölüm anına kadar fiziksel bedenlerimiz içinde yaşarız. Ancak biz bu fiziksel kabuklarımızdan çok daha farklı ve fazlası olduğumuzun farkında mıyız?
Bedenimizi tıpkı bir elbise gibi giyeriz ve bu giysiler de bizim hareketlerimizin, davranışlarımızın, duygularımızın ve düşüncelerimizin şeklini alır.Vücudumuz bizim tüm geçmişimizin fiziksel boyutuna karşılık gelir. Yaşantımız boyunca karşılaştığımız tüm problemleri, korkuları, endişeleri ve duyduğumuz tüm mutlulukları içinde taşır. Fiziksel bedenimiz tüm bunları dile getiren bir araçtır.
Sevinçlerimiz veya acı duyduğumuz anlar fiziksel duyumlarımızın altında gizlidir. Vücudumuzu dinleyerek onun üzerinde bilgelik kazanabilir ve bunu yaşantımızın her yönünde uygulayabiliriz.
Kendimiz ve içinde yaşadığımız dünyayı daha iyi tanımamız, ihmal ettiğimiz bedenlerimiz üzerinde bilgelik kazanmamızı sağlayacaktır.Doğumdan başlayıp öldüğümüz ana kadar bizi ayakta tutabilmek için hareket halindedir vücut.
Bedensel yaşamımız içsel yaşamımızla büyük bir paralellik içindedir.Her bir hareketin insan yaşamında farklı fiziksel ve psikolojik katkıları vardır. Fiziksel bir yapı olarak kendimizi iyi tanımamız, kendimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.Kendi bedenimiz üzerinde kazandığımız bilgeliği hayatımıza yansıtmamız ise hayatı daha doygun yaşamamıza yardımcı olacaktır.
Vücudumuzu hareket ettirmek ilham ve mutluluk kaynağıdır. Yeterki onun bilgeliğine kulak verelim. Hareket süreci yaşamdaki birçok şey için öğretmen vazifesi görür. Kendimi nasıl ifade edebilirim, benim tutum ve davranışlarım nelerdir, dış güç – zorluk ve ağırlıklara nasıl karşı koyabilirim gibi sorularımıza cevap verir. Yeterki onu dinleyebilelim.
Hareket noktası olarak vücudumuzu ve onun kendine özgü nitelikleri ve yeteneklerini almak suretiyle günlük yaşamımıza yön vermeyi öğrenebiliriz.
Vücudumuza dair bilgiler hareketler yoluyla dile getirilir. Kaslar, serbestçe hareket edebildiği zamanlarda çok daha iyi çalışırlar. En etkin ve rahat bir şekilde nasıl hareket edeceğimiz sorusunun cevabı ise, kendi bedenimize odaklanmamız gerekliliğidir. Yaşamımızı yaratıcı bir şekilde farkedip anlamlandırmak için hareket ve vücut farkındalığımızı kullanmak çok iyi bir alternatif olacaktır.
Her insan tektir ve her vücudun geçirmiş olduğu deneyim ve alışkanlıklara bağlı olarak, kendine has bir geçmişi vardır. Bunların vücut üzerinde bıraktığı etkiler de her insan için farklı ve tektir. Dolayısıyla, bir kişinin bedeni ile ilgili olarak gerçek anlamda bilgi sahibi olması için onu incelemesi gerekmektedir. Vücudun duruş biçimi veya tutumu, esnekliği, sınırları sizin deneyimlenmiş beden hikayenizdir.
Beden, zihin ve duygular arasında strese karşı geliştirdikleri tepkiye dayalı olarak senkronize bir ilişki vardır. Stresi doğuran ilk uyarıcı etki çevresel kaynaklıdır. Dış kaynaklı bir ses ya da fiziksel veya zihinsel olaylar uyarıcı bir etki gösterebilir.
Düşünce ve duyguların temeline inebilmek için fiziksel beden üzerine odaklanmak bize kolaylık sağlar. Aynı zamanda bedenimize daha fazla özgürlük vermek kendimizi iyi hissetmemizi sağlar.
Biz yetişkinler vücudumuzun varlığına alışır ve onun sesine ancak hastalandığımız, acımız veya bir ağrımız olduğunda kulak veririz.Vücudumuzun ne kadar değerli olduğunun farkına varmayız.
Bir makinanın nasıl çalıştığını anlayabilmek için, o makineye bakıp incelemek gerekir. Vücudumuz canlı bir varlıktır. Hareket eder ve işler durumdadır. Kendine ait bir aklı vardır. Ancak daha doygun ve dengeli bir yaşam için bedensel farkındalığımızı geliştirmemiz gerekir.
Bunu vücudumuzu ve hareket alışkanlıklarımızı gözlemleyerek geliştirebiliriz. “Ben nasıl hareket ediyorum? Ayağımı, bacağımı veya vücudumun diğer bölümlerini nasıl kullanıyorum? Bedenimi kullanış şeklim gerçekten beni veya söylemek istediğimi ifade ediyor mu?
Bu farkındalığın gelişmesi, yaşamın diğer yönlerinde de etkili olabilir. Bedeninizin farkındalığında olmak, insanların sizin üzerinizde yarattığı etkiler hakkında zihinsel ve duygusal sinyaller verebilir.
Örneğin vücut dilimize kulak vermek kendi kendimize bile itiraf etmekten kaçındığımız duygu ve düşüncelerimiz hakkında ipucu verebilir. Böylece bir dahaki sefere diğer insanların üzerine çok fazla gittiğinizi farkeder ve daha dikkatli olursunuz. Acaba etrafınıza çok fazla enerji yayıyor ve başka insanların enerji alanına da müdehale mi ediyorsunuz? Tam aksine, siz kendinizi fazlasıyla geriye çekilmiş hissederseniz bu sefer karşı taraf sizin üzerinize geliyor hissedebilirsiniz.
Vücudunuzu ileriye doğru uzattığınızda veya ayakta ya da otururken omuzlarınız geride ,dik durduğunuz anları karşılaştırın. Genellikle dik duruş dengeli ve kendinden emin bir durumda olduğunuz anlamına gelir ve karşınızdaki insanlara kontrolün sizde olduğunuz mesajını verir.
Aynı zamanda kendi düşüncelerinizi inceleyerek başka insanların sizin üzerinizde bıraktığı ekilerin de farkına varabilirsiniz. Belirli bazı kişilerin yanında olduğunuzda aklınızdan ne tür düşünceler geçiyor? Bir arkadaşınızla beraberken kendinizi sizi mutlu edecek düşünceler içinde bulurken, başka birinin yanında her şeyin ne kadar zor olduğunu, hayatınızın ne kadar zor olduğunu ve yapmanız gereken ne kadar çok şey olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ancak yalnız başınıza olduğunuzda düşünce şeklinizin ne olduğunu, nasıl düşünme alışkanlığınız olduğunu bilirseniz farklı durumların sizin üzerinizdeki etkilerini ayırt edebilirsiniz.
Kendi kendinize sessizce tanık olmanız, kendi kendinizi yargılamak değil sadece farkına varmayı deneyimlemek için bir egzersiz yapalım.
Tüm bir gün boyunca ister ayakta olun ister oturuyor ya da uzanıyorken iki ayağınızın da zemine bastığını, hatta eşit yük verip vermediğini gözlemleyin…..
Bedeninizi dinlemeye başladınız.
Sevgiyle kalın.